Teog Sarmalı
Her gün yenilenen, her gün değişen sistem... Yenileneni anlamaya çalışırken, tekrar yenilenen, hızına yetişemediğimiz bu durdurulamaz gelişmişlik adı altındaki bilinçsizlik...
Eski ile yeniyi kıyaslayacağımız öyle çok konu var ki bunlardan biri de eğitim... Bir Teog velisi olarak iki yıldır istemeyerek de olsa kendimizi endişe, huzursuzluk, korku gibi olumsuz duyguların yanında yine hiç istemediğimiz bir yarışın içerisinde bulduk. Sonuç hüsran...
Hafta sonu kursları, yaz tatilinde gidilen kamplar, bütün gün okulda çözülen testler yetmezmiş gibi bir de akşam altılara kadar etütlerden sonra ekstra çözülen yüz iki yüz soru daha... Masanın üzerindeki dağ gibi test kitaplarının arasında kaybolmuş çocuğunuzu görünce, üzülüyorsunuz ama sonra bir hedefi olduğunu düşünerek, ''onun da hakkı iyi bir lisede okumak'' diyerek siz de biten test kitaplarına yenilerini ekleyerek destek oluyorsunuz. Ve böylece aylar geçiyor...
Ve büyük gün, ilk Teog maratonu onun için de sizin için de ilk deneyim, ilk heyecan. Fakat her şey beklediğinizden farklı... Sınavdan çıkıp ağlayan arkadaşları, nasıl yapamazsın diyen anneleri vs. arasında çocuğunuzun yalnızca bilgi değil psikolojik bir savaşta olduğunu da fark ediyorsunuz.
Birkaç ay sonra hazır olduğunuzdan emin ikinci Teog maratonu. İlk gün sabahı umutla girdiği ilk sınav Türkçe, yüzünde gülücükler ile çıkıyor. İkinci sınav matematik, başarısız olduğu bir branş dolayısıyla berbat geçiyor, bu duruma zaten hazırlıklısınız. Lakin, morali bozuk arkadaşlarının ve velilerin olduğu ortamda psikoloji yerle yeksan. Yirmi dakika sonra tekrar bir sınavı var ve bu moral ile her zaman full yaptığı Din'den bile yanlış çıkarıyor.
Ertesi sabah ilk günün fiyaskosunu anne olarak ne kadar unutturup rahatlatmaya çalışsam da mümkün mü? Bir kere Matematik sınavı ile hayatının karardığı bilinci beyninde yer etmiş. Öyle ki bu korkunç stres mideye vurmuş, bütün sabah kusmaktan banyodan çıkamıyor. Ve koşturarak son dakika ikinci gün yarışına giriyor bitik bir halde. Moral sıfır, vücut halsiz, stres tavan... Sonuç ilk sınav Fen düşündüğünün üzerinde yanlış ve aynı sarmal ile o gün de bitiyor.
Bu mudur şimdi dört sene okuyacağı liseyi belirleyen kriter. Nerede evlerimizin hemen yanındaki kayıt yaptırdığımız o düz liselerimiz...
Aylardır yaşadığınız bu kaosun sonucuna bakıyorsunuz Anadolu lisesi hayal, özel okula bütçe yetmez, meslek seçmemiş bir çocuğu meslek lisesine mi yoksa imam hatibe mi yazdırmalıyım?
Endişeliyim çünkü attan inip eşeğe binmenin ne demek olduğunu yıllar önce yaşayarak öğrendim.
Seksenli yıllarda Ankara'nın en iyi semtlerinden birinde labaratuvarı, spor salonu, konferans salonu olan kültürlü ailelerin çocuklarının okuduğu elit bir ilkokuldan mezun olup; ikametgah değişikliği nedeniyle Ankara'nın en ücra semtlerinden birinde ortaokula başlayınca kendimi tam bir kabusta bulmuştum. Okuldaki herkes bana uzaylı muamelesi yapmıştı. Yabancı müzik dinleyen, kitap okuyan, kibar konuşan bu kız onlardan değildi. Aylarca uğraşıp dışlandığımı görünce ergen çılgınlığı ile; kalıp sana uymuyorsa sen kalıba uy diyerek onlar gibi olmaya karar verdim. Yaştan dolayı adrenalin tavan galiba biraz ileri gidip en sivrileri oldum; o kibar, ürkek kızın yerinde erkek gibi konuşan, gezen, arabesk dinleyen, yaşça büyük gruplarla takılan bir tip yarattım kabullenilmek adına. Sonuç orta iki de okulu bırakmak durumunda kaldım... Neyse ki sonradan eğitimimi dışarıdan tamamladım. Lakin lise arkadaşlığından mahrum kalarak :(
Demem o ki aylarca emek vermiş çocuğuma ne diyebilirim ya da bu durumda bir anne olarak onun nasıl bir eğitim almasını sağlayabilirim? Değişim hayatımızın her döneminde gerekli. Ama artıdan eksiye olmamalı artının üzerine artı koyarak olmalı. Tabii ki sistem müsaade ederse...
Eski ile yeniyi kıyaslayacağımız öyle çok konu var ki bunlardan biri de eğitim... Bir Teog velisi olarak iki yıldır istemeyerek de olsa kendimizi endişe, huzursuzluk, korku gibi olumsuz duyguların yanında yine hiç istemediğimiz bir yarışın içerisinde bulduk. Sonuç hüsran...
Hafta sonu kursları, yaz tatilinde gidilen kamplar, bütün gün okulda çözülen testler yetmezmiş gibi bir de akşam altılara kadar etütlerden sonra ekstra çözülen yüz iki yüz soru daha... Masanın üzerindeki dağ gibi test kitaplarının arasında kaybolmuş çocuğunuzu görünce, üzülüyorsunuz ama sonra bir hedefi olduğunu düşünerek, ''onun da hakkı iyi bir lisede okumak'' diyerek siz de biten test kitaplarına yenilerini ekleyerek destek oluyorsunuz. Ve böylece aylar geçiyor...
Ve büyük gün, ilk Teog maratonu onun için de sizin için de ilk deneyim, ilk heyecan. Fakat her şey beklediğinizden farklı... Sınavdan çıkıp ağlayan arkadaşları, nasıl yapamazsın diyen anneleri vs. arasında çocuğunuzun yalnızca bilgi değil psikolojik bir savaşta olduğunu da fark ediyorsunuz.
Birkaç ay sonra hazır olduğunuzdan emin ikinci Teog maratonu. İlk gün sabahı umutla girdiği ilk sınav Türkçe, yüzünde gülücükler ile çıkıyor. İkinci sınav matematik, başarısız olduğu bir branş dolayısıyla berbat geçiyor, bu duruma zaten hazırlıklısınız. Lakin, morali bozuk arkadaşlarının ve velilerin olduğu ortamda psikoloji yerle yeksan. Yirmi dakika sonra tekrar bir sınavı var ve bu moral ile her zaman full yaptığı Din'den bile yanlış çıkarıyor.
Ertesi sabah ilk günün fiyaskosunu anne olarak ne kadar unutturup rahatlatmaya çalışsam da mümkün mü? Bir kere Matematik sınavı ile hayatının karardığı bilinci beyninde yer etmiş. Öyle ki bu korkunç stres mideye vurmuş, bütün sabah kusmaktan banyodan çıkamıyor. Ve koşturarak son dakika ikinci gün yarışına giriyor bitik bir halde. Moral sıfır, vücut halsiz, stres tavan... Sonuç ilk sınav Fen düşündüğünün üzerinde yanlış ve aynı sarmal ile o gün de bitiyor.
Bu mudur şimdi dört sene okuyacağı liseyi belirleyen kriter. Nerede evlerimizin hemen yanındaki kayıt yaptırdığımız o düz liselerimiz...
Aylardır yaşadığınız bu kaosun sonucuna bakıyorsunuz Anadolu lisesi hayal, özel okula bütçe yetmez, meslek seçmemiş bir çocuğu meslek lisesine mi yoksa imam hatibe mi yazdırmalıyım?
Endişeliyim çünkü attan inip eşeğe binmenin ne demek olduğunu yıllar önce yaşayarak öğrendim.
Seksenli yıllarda Ankara'nın en iyi semtlerinden birinde labaratuvarı, spor salonu, konferans salonu olan kültürlü ailelerin çocuklarının okuduğu elit bir ilkokuldan mezun olup; ikametgah değişikliği nedeniyle Ankara'nın en ücra semtlerinden birinde ortaokula başlayınca kendimi tam bir kabusta bulmuştum. Okuldaki herkes bana uzaylı muamelesi yapmıştı. Yabancı müzik dinleyen, kitap okuyan, kibar konuşan bu kız onlardan değildi. Aylarca uğraşıp dışlandığımı görünce ergen çılgınlığı ile; kalıp sana uymuyorsa sen kalıba uy diyerek onlar gibi olmaya karar verdim. Yaştan dolayı adrenalin tavan galiba biraz ileri gidip en sivrileri oldum; o kibar, ürkek kızın yerinde erkek gibi konuşan, gezen, arabesk dinleyen, yaşça büyük gruplarla takılan bir tip yarattım kabullenilmek adına. Sonuç orta iki de okulu bırakmak durumunda kaldım... Neyse ki sonradan eğitimimi dışarıdan tamamladım. Lakin lise arkadaşlığından mahrum kalarak :(
Demem o ki aylarca emek vermiş çocuğuma ne diyebilirim ya da bu durumda bir anne olarak onun nasıl bir eğitim almasını sağlayabilirim? Değişim hayatımızın her döneminde gerekli. Ama artıdan eksiye olmamalı artının üzerine artı koyarak olmalı. Tabii ki sistem müsaade ederse...
Yorumlar
Yorum Gönder