Kara Orman

Uçsuz bucaksız bir orman, bir Kara Orman... Sonsuzluk gibi, hiç bitmeyecek gibi her bir yanımız sarılmış. Çıkış yok... Teksin, yalnızsın, bir başına bu sonsuzlukta buluvermişsin kendini. Tek gördüğün her tarafını sarmış çorak, kökleri dışarıda, yapraksız, kurumuş, acayip şekillerde ağaçlar ve karanlık. Nasıl geldiğini bilmeden oradasın, kendini bu sonsuzluğun tam ortasında buluvermişsin ...dipsiz bir Kara Orman...
  Düşün ki bir sabah uyandığında kendini böyle bir yerde buluvermişsin. Yalnızca bir anlığına gözlerini kapa ve hayal et. Ne çok şey varmış hayatımızda görmezden geldiğimiz meğer...
  Nasılsa güneş her sabah doğacak ya bizim için, ağaçlar yeşerecek, çiçekler açacak, kuşlar cıvıldayacak, usulca esen meltem doğanın kokusunu taşıyacak, ırmaklar çağlayacak... Gece ayrı güzel gelecek, ayıyla yıldızıyla pırıl pırıl, hatta dilek tutalım diye bir yıldız kayıverecek ya... Ne kadar da rutin doğal, hepsi bizim için burada...
  Peki ya bir sabah kalktığında bunların hiçbiri yoksa... Bir an için düşün... Hiç şükrettin mi bir kuşun cıvıltısını dinleyebildiğin için, güneşin doğuşunu görebildiğin için, ya da rüzgarı saçlarında hissedebildiğin için...
  Hiç etrafına baktın mı farkındalıkla, aldığın nefesin tadına varabilmek için...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chappie

Kara Kız Bernard Shaw

12. Gece