Fıstıklı Maceramız



Şehir dışına ise yolculuğum aynı yerlere tekrar tekrar gitmektense yeni yerler görmek isterim. Genellikle de tercihi mi bu yönde kullanırım. Tabi ki bu arada ilk gideceğiniz bu yer daha önce bir tanıdık tarafından deneyimlenmiş ve tavsiye üzerine gidiyorsanız sorun yok lakin hiç bir öneri, tavsiye almadan yola çıktıysanız her türlü sürprize de açık olmanız gerekiyor ;) 

Yine yeni bir deneyim yaşamayı göze alarak, İstanbul'a yakın olması adına bu kez hedefim Armutlu/Fıstıklı oldu. Eğer İstanbul'da yaşıyorsanız Yenikapı ya da Kabataş'tan bineceğiz deniz otobüsleri ile 28 TL.'ye, yaklaşık bir saat kırk beş dakikada Armutlu'dasınız. İstanbul'un içinde bir yerden bir yere gitmek için harcadığımız zamanı düşünürsek tatil için bu çok kısa ve rahat bir yolculuk oldu, deniz otobüsünde ki bıcır bıcır çocuk seslerini saymazsak tabii ... Sakın yanlış anlaşılmasın ben çocukları çok severim lakin kapalı bir mekanda elli tanesi ayrı telden çalınca akordu bozuk orkestranın hep birlikte ayar yapması gibi kafa kaldırmaz bir ses çıkıyor ortaya :))

Deniz otobüsünden iner inmez mis gibi sakin huzurlu bir hava karşıladı bizi. Belediyenin sahilde ki ahşap bankları, salkım salkım rengarenk çiçekleri bize hoşgeldiniz der gibiydi. Hemen iskelenin karşısında koca çınarın altında ki kafeteryaya attık kendimizi. Ağustos sıcağında koca çınarın gölgesinde, serinliğinde oturup, kahvemizi yudumlayıp sohbet etmenin güzelliği bir başka. Bu arada okul harçlıklarını çıkarmak için yazı değerlendiren, rahatımızı sağlamak için etrafımızda sürekli koşturan küçük garsonlarımızı da unutmayalım...Bir de bizimle birlikte aynı gölgeyi paylaşan, annelerini büyük bir iştahla emen, sonra da oyuna doymayan iki minik yavru kedi...Baktığınız her şeyde huzuru hissediyor iyi ki buradayım diyorsunuz.




Bizim yolculuğumuz devam ediyordu. Buradan Armutlu'nun Fıstıklı beldesine gidecektik. Kişi başı 3 TL. olan ve saat başı kalkan minibüsler varmış. Ama biz dört kişi olunca 20 TL.'ye taksiyle gitmeyi tercih ettik. Yaklaşık on dakika kadar kısa bir zamanda Fıstıklı'daydık. Yeşilin bol olduğu genellikle zeytin ağaçlarıyla süslü yollardan geçerek geliyorsunuz bu şirin beldeye.

Fıstıklı da köy içeride kalıyor, sahil ise küçük bir tatil beldesi. Fıstıklı sahilin de bir tatil köyü, iki üç motel, birkaç pansiyon, yine bir iki çay bahçesi, kafeterya tazı yerler ve bir kaç küçük market var. 




Lida Tatil Köyü Fıstıklı sahilinin sağ köşesinde kalıyor. Kayalıkların üzerine apart tarzı yapılmış, merdivenlerle çıkıyorsunuz. İçerisinde tenis kortu ve bayanlara yönelik etrafı kapalı yapılmış yüzme havuzu var. Anladığım kadarıyla genellikle muhafazakar kesim bayanların tercih ettiği bir mekan. Geceliği kişi başı 100 TL.Moteller hakkında fazla bir bilgi edinemedim. 

Pansiyonların çoğunluğu sahil boyunca denize sıfır yapılmış. Hepsi aynı mıdır bilemiyorum ama biz pansiyon tercihimizde tam bir hayal kırıklığı yaşadık. İnternet üzerinden inceleyerek kiraladığımız Gündoğdu Pansiyon hakkında büyük bir yanılmacayla karşılaştığımızı ancak görünce anladık. Bir küçücük oda içerisinde yataklar, mutfak iç içe..Yataklarda batan yaylardan uyuyabilirseniz ne ala. Mutfak dolabının kapağı elinizde kalır, dolap içerisinde ki kap kaçak kaçıncı yüzyıldan kalma bilemiyorum. Bulaşık makinesi, çamaşır makinesi hak getire, odada ki mini buzdolabının kapağını açmak için yatakların arasından uzanıp cambaz olmanız gerek. Mutfak tezgahının üzerine koydukları tv den piyasada var mıdır kuşkuluyum. İki kişi aynı anda telefonunuzu şarj edemezsiniz çünkü oda da priz yok. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de arıza var diyerek sürekli su kesintisiyle karşı karşıya kalmayalım mı...Doğrusu geceliği 100 TL.'ye hizmet mi bu kadar oluyor yoksa insanların hizmet anlayışı mı bu bilemedim. Pansiyonun hemen önünde minik bir plajı var. Diğer işletmeler sabahları sahilde ki yosunları tırmıklayıp, çöpleri toplarken bizimkiler de tık yok. Sahilden pansiyon girişine kıytırık bir hortum koyup perdeyle kapatmış, bir de utanmadan üzerine duş yazıp 3 TL. fiyat koymuş. Güler misin ağlar mısın...Söz de alt katı ortak kullanım alanı yapmış, kumsala sıfır kafeterya ama biz hiç oturulur bulmadık. Diyeceksiniz ki ne kadar söylendin hiç mi güzel tarafı yoktu. Olmaz mı vardı tabi ki, aslında az bile söylendim ama hak yemeyelim bir tek güzel tarafı vardı oda denize nazır genişçe balkonu...Yanı başında üzerinde henüz kızarmamış narları ile nar ağacı, sonsuz maviliğe karşı oturup sohbet ettiğimiz çayımızı yudumladığımız, gün batımını seyrettiğimiz, hayaller kurduğumuz balkonu...






Hazır eleştiriye başlamışken bir eleştirimde Armutlu Belediyesi'ne olacak, çok fazla kalabalık olmayan bu sahil beldesin de çöpleri ne kadar zamanda bir topluyorlar merak ettim. Maalesef sokakları hiç çöpsüz görmedim. Ayrıca koruma altına alınmış bir dere içerisinde su kaplumbağaları var. Gerçekten boy boy bir sürü kaplumbağa var bu dere de lakin sözde koruma altında olan bu yerde poşetler, cips kapları vs. çöplerle dolu dere :(





Her gün Bursa'dan geldiğini öğrendiğimiz bir motor yanaşıyor iskeleye...Öğlene doğru gelen bu motor yolcularını bir saatliğine plaja bırakıyor ve sonra tekrar misafirlerini alıp yoluna devam ediyor. Motorun kaptanı Zeki kaptan alem adam, yolcularını eğlendirmek için her şeyi deniyor.Bir gece tam karşımızda bulunan Tirilye / Melekler Adası'na mehtap turuna gittik Zeki kaptanla, keyifli bir yolculukla bir saatte geçiyorsunuz Tirilye'ye...Geçen yıl gündüz gelip sokaklarını dolaştığım ve hayran kaldığım bu şirin beldenin gecesi de ayrı güzelmiş; bir de dolunaya dek gelince yakamozun seyrine doyum olmadı doğrusu...Bu arada merak edenler için bu mehtap turunun fiyatı da 12 TL. Aslında çok güzel geçen bu gecenin bitimin de yüreğimizi ağzımıza getiren bir olaya da şahit olduk bunu da burada küçük bir anekdot olarak yazmak istedim. Klasik sabırsız ve kurallara riayet etmeyen yurdum insanı; gezi bitti motor Fıstıklı iskeleye yanaştı insanlar yavaş yavaş motordan aşağı iniyor, sabırsız bir baba önce kendi herkesin indiği sürmeden değil kenardan iskeleye atladı sonra da uzanıp 6-7 yaşlarında ki oğlunu almaya kalktı fakat çocuk elinden kayınca annenin çığlığı ortalığı kapladı, hemen koşan gençler çocuğu son anda kurtardılar ama bu kez baba motorla iskelenin arasında kalmaktan son anda kurtulup denizi boyladı. Şükür ki kimseye bir şey olmadı, yalnızca büyük bir korkuyla bu nasıl cahilliktir dedirten sorular kaldı aklımızda...




Fıstıklı'da hiç yabancı turist görmedim. Gelenlerin tamamı yerli ve büyük çoğunluğu Bursa'dan geliyor. Her kesimden turist var ama çoğunluğun muhafazakar kesimden olduğunu da söylemeliyim...

Yolunuz Fıstıklı'ya düşerse sahilde Karasu Çay Bahçesi var. 1951 de yapılmış,ahşap panjurları,bahçesinde ki su kuyusu,ocağı;yine o yıllarda dikilmiş dut ve iğde ağacı ile süslü taş evin bahçesi...Önceleri kendilerinin olan bu evi satıp İstanbul'a gitmişler ama oralardan kopamamışlar eskiden evleri olan bu yerin şimdi bahçesinde ekmeklerini kazanıyorlar..Bence sizde buraya uğramalı bir şeyler içip güler yüzlü işletme sahiplerinin kendi yaptıkları poğaçalardan tatmalısınız. Ayrıca dışarısı alev alev yanarken dut ağacının serinliğinde oturmak ayrı keyif.

Sözün özü keşke işletmeler biraz özen gösterse ya da onları denetleyen ilgili kurumlar...

Çünkü olumsuzlukları bir tarafa bırakırsak sıcak olmasına rağmen nemden bunalmadığınız havası ile; bir ucunda sonsuz maviliği bir tarafında yeşilliklerle örtülü tepeleriyle  harika bir manzarası; çam, nar, dut, zeytin ağaçlarının serinliği; akşam üzeri size şovlarını yaparak geçen yunus sürüleri; gün batımının güzelliği ki bu benim için tam bir doyumsuz tat oldu, her yerde gün batımını böyle güzel izleyemezsiniz; geceleri sabaha dek sahile vuran dalga sesleri ile uyumak ve pırıl pırıl gökyüzünde yıldızları saymak...

Fıstıklı'yı önerir miyim öneririm... Lakin ya günübirlik gelip dönmenizi, ya da kalacağınız tesisi iyi seçmenizi de tavsiye ederim.







Keyifli geziler :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Chappie

Kara Kız Bernard Shaw

12. Gece